25 Nisan 2009 Cumartesi

Büyükada'daydım..















































Atlas Dergisi’nin mart ayı sayısında yer alan “Adalar” dosyasını okuduğumdan beri çok zamandır aklımda olan Büyükada’ya gezi fikri iyiden iyiye kemirmeye başlamıştı beni. Bu haftasonu yağmurlu, bu haftasonu soğuk, bu haftasonu alışveriş, evin işleri vs.. derken ancak nisan ortasında gidebildik adaya.Hani beklediğimize de değdi doğrusu. İlkbahar güneşinin yüzümüze güldüğü çok çok güzel bir gündü.

Öğlen 12 vapuruna binebilmek için sırt çantamızı kapıp düştük yollara. Niyetimiz arabamızı Ada vapurlarının hareket ettiği Kabataş İskelesi’nin hemen önündeki otoparka park edip, vapura binmekti. Bu yüzden çok da acele etmedik. Fakat maalesef ki hata yapmışız. Günlerden Pazar olunca ve bunun yanında tabi ki hava da güzel olunca sanki İstanbul’un yarısı oradaydı. Otopark tıklım tıklım doluydu. Ve haliyle vapura yetişebilmemiz için arabayı park edecek başka bir yer bulup, oradan da iskeleye zamanında varmamız gerekiyordu. Sonunda neredeyse son dakika attık kendimizi vapura. Tahmin edileceği üzere vapurda da oturacak yeri bırakın, ayakta durabilecek uygun bir yer bile bulmak güçtü. Neyse ki bir kapı arkasında merdiven basamaklarının birine oturabildik. 1.5 saatlik yol kolay değil yani. Hele de benim gibi bebek bekleyen bir kadın için o kadar zaman ayakta durmak zaten mümkün değil. Ama işte kafama koydum ya adaya gidicem diye yapmasam olmazdı. Gerçi böylesi de çok keyifliydi. Vapurda çok sayıda turist vardı zaten. Paskalya Bayramı için Aya Yorgi’ye gidiyorlardı sanırım. Hemen yanımızda merdiven basamaklarında oturan turist grup da çok eğlenceliydi. Onları izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadık :)

Kınalıada, Burgazada, Heybeliada derken son durağa Büyükadaya vardık sonunda. Vapurdan indiğimizde tarihi iskele insan seli ile doldu taştı. Sonra herkes yavaş yavaş Büyükada sokaklarına dağılmaya başladı. Ne kadar ilginçtir ki sabah saatlerinde de adaya gelenlerle birlikte oluşan büyük kalabalık adanın sükunetini bozmuyordu. Büyükada hala telaşsız, sakin ve huzur doluydu..

İskele çevresinde çok şık ve nezih sahil restoranları ve kafeler de bulunuyor. Ancak biz adanın ruhunu tepelerde yakalamaya karar vermiştik. Böylece kendimize bir rota belirleyip başladık adayı adımlamaya. Daha önceden de gezip gördüğümüz için adanın tepesinde çok güzel yeşilliklerin olduğunu, buralarda piknik yapılacak çok mekan olduğunu biliyorduk. Bu yüzden adanın merkezinden domates, salatalık, peynir, zeytin, ekmek, içecek gibi malzemeleri toparladık. Önce faytonla çıkmayı düşündük ama bence faytonla seyahat yürümek kadar keyifli değildi. Faytonların nal sesleri ve bisiklet kiralayarak adayı turlayanların arasında, zaman zaman oturup dinlenerek adanın tepesine ulaştık. Genç, yaşlı, çoluk çocuk herkes yeşilliklere yayılmıştı. Biz de aynen öyle yaptık ve kurduk mütevazi soframızı. Gerçekten çok keyifli bir öğle yemeği oldu benim için. Sonrasında Aya Yorgi’ye de çıkmaya karar verdik. Burası 203 metrede adanın en yüksek noktası. Aslında mesafe uzun değil fakat kesintisiz yokuş tırmanışları yoruyor insanı biraz. Dua edenler, dilek dileyenler, sadece görmeye gelenlerle birlikte kilise de oldukça yoğundu. Biz de gezip görüp fotoğraflarımızı çektikten sonra dönüş yoluna geçtik. Bu arada Aya Yorgi Kilisesi en kalabalık günlerini bizim orada bulunduğumuz tarihten bir hafta sonra yani 23 Nisan günü yaşıyormuş. 23 Nisan'da gelip dilekte bulunanlar, dilekleri yerine gelirse bu defa teşekkür için Eylül ayında yine ziyarete geliyorlarmış.

Adada faytonlarla yapılan iki tur yolu var. Büyük Tur ve Küçük Tur.. Biz dönüş yolunu bu 7km’lik küçük tur yolunu takip ederek orman ve denizin birleştiği yerden yaptık. Turun sonuna doğru adanın muhteşem köşklerinin bulunduğu sokaklara da daldık. Fotoğraf çekmek için gerçekten bulunmaz bir mekan Büyükada. Biz de bol bol çektik zaten..
Akşam 18.45 vapuruna binip Kabataş İskelesine doğru yol almaya başladığımızda tatlı bir yorgunluk çökmüştü üzerime. İyi ki yaptık bu geziyi diyorum hala.. Ha bu arada adanın meşhur sakızlı dondurması ve miss kokulu çileklerini afiyetle yediğimizi ve şiddetle size de tavsiye edebileceğimizi de söylemeden geçmiyim :)
İDO'nun Adalar hatları ve saatlerine ulaşmak için :

4 yorum:

  1. Leyliği havada mı gördünüz? Ne o öyle her hafta bir mekan :) Bu hafta succccuuuuuuk partisi yapalım mı?

    YanıtlaSil
  2. hemen değerlendirmeye alıyorum :)

    YanıtlaSil
  3. ben büyükada aşığı biri olarak görünce fren yaptım prens adaları içinde en sevdiğim aşık olduğum okulu kırdığımda kaçıp saklandığım aşkımla elele gezdiğim denize karşı kahvemi içtiğim hala aşkımla yine yine gittiğim bisiklete bindiğim hala aşık olduğum hep olacağım yer huzur mekanı

    YanıtlaSil
  4. fırsat buldukça gitmek gerek. insan ömrünü uzatan mekanlardan biri bence de...

    YanıtlaSil