20 Nisan 2009 Pazartesi

Balaban'a düştü yolumuz

































Ne zaman bir ilkbahar hayali kurmak istesem papatya ve çilek kokuları düşer aklıma. Öyle değil mi ya bahar demek papatya tarlaları demek değil mi? Sonra semt pazarlarını saran çilek kokusu.. Çilek bulmak kolay da şehirde papatya görmek, bulmak biraz zor. Böyle olunca biz de papatya peşine düştük geçtiğimiz hafta sonu.
Yollar bizi Durusu’ya, Balaban Köyü’ne kadar götürdü. Göle kıyısı olan köyün zaten var olan muhteşem havasına, peşine düştüğümüz papatya tarlaları da eklenince ne kadar doğru bir karar verdiğimizi anladık. Durusu (Terkos) Gölü’ne yarımada şeklinde uzanan köy; göl, orman ve denizin buluştuğu süper bi mekan. Hava güzel, ortam güzel olunca zamanın nasıl geçtiğini anlamadan çok çok keyifli vakit geçirdik böylece. Sonradan yaptığım araştırmalarda öğrendiğime göre fotoğrafçıların çok sık uğradıkları bu mekan, yaz aylarında çeşitli kamp etkinliklerine de ev sahipliği yapıyormuş. Köyün tarihi de oldukça eski. Köyü 93 Harbinden sonra Bulgaristan, Arnavutluk ve Romanya’dan gelenler kurmuşlar. Rum köyü olarak da anılan Balaban Köyü’nün 200 yıllık bir geçmişe sahip.
Balaban’a nasıl gideriz diyorsanız işte size kolay bir yol tarifi: Arnavutköy'den, orman içi harika bir yoldan Tayakadın Köyü'ne doğru gidiliyor. Tayakadın Köyü'nden sola, Kırklareli-Çatalca yoluna doğru dönüyoruz.5-6 kilometre sonra Balaban Köyü tabelasını görüyoruz. İşte bu kadarrr :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder